hürriyet

26 Ocak 2014 Pazar

Hafta sonu için muhteşem bir kaçamak fırsatı.Dikili Aşıklar Şelalesi

Uzun zamandır Çanakkale bölgesine seyahat ediyorum.Dikili sapağını geçtikten sonra elle yazılmış kocaman ŞELALE levhası hep dikkatimi çekerdi. En sonunda merakımı gidermek için levhadan içeri doğru saptım.Yaklaşık 1-2 km gittikten sonra tekrar bu defa  ufak bir levhada "şelale 1 km görmeden geçmeyin" yazıyor. Oldukça dar stabilize bir yoldan devam ettikten sonra Nebiler Aşıklar Şelalesi Restorantına vardım.Hoş ve rahatlatıcı, sık ağaçların olduğu dağ sırtında. Restoranta girdim kocaman pencerelerinden gördüğüm, ağaçların arasında cılız bir şelale; açıkçası önceleri hissettiğim biraz hayal kırıklığı oldu. Restorant görevlilerinden Mustafa Bey karşıladı.Sohbet etmeye başladık.

-Şelale bu mudur ? dedim, bana ;
-aşağı inip bakmalısınız dedi.

Epeyce dik olan ve 86 basamaktan oluşan ahşap merdivenden aşağı inince kendimi inanılmaz bir güzelliğin tam ortasında buldum.Burnumuzun dibindeki böyle bir yeri bu kadar geç keşfetmiş olmak hem hayıflandırdı hem sevindirdi.Bu yer hakkında biraz bilgi almak için tekrar yukarı çıktım, bir sade kahve eşliğinde Mustafa Bey ile sohbet etmeye başladık."Yer Nezir Beyhan'a ait, burasını insanlara tanıtabilmek adına oldukça çok masraf etti ve çabaladı" diyor;  "yolunu bile kendisi açtı" diye ekliyor. Mevsim hep müsait burayı ziyaret etmek için İzmir'de kış olmuyor zaten, havası çok güzel fotoğraf çekmek için de ne güzel bir yer diye söyleniyorum. "Baharda çok daha güzel olur buraları şelalenin dibinde 10 tane piknik masası var ve hafta sonu sadece masaları kiralıyoruz 10 TL.'ye,  burada istenildiği gibi piknik yapıyorlar. Merdivenlerden aşağı inmeyip devam ederseniz yaklaşık 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde şelalenin kaynağı olan bir mağara var ve yazın görülmesi gerek kışın su bulunduğundan tehlikelidir " diyor Mustafa Bey. 


Restorantta sundukları kahvaltılık malzemeleri yakın çevredeki köylerden satın alıyorlarmış. Doğayla baş-başa yemeğinizde alkol tüketmek isterseniz sadece şelale başında ve kendiniz getirirseniz mümkün. Bir hafta sonu mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz.Yakınımızda böylesine güzel bir yerin olduğunu görmek beni olduğu kadar sizi de mutlu edecek.



17 Ocak 2014 Cuma

TiyaTorA

Eğlenceye dahil olmak kadar keyifli eğlenceyi var eden olmak. Tiyatrocular hep çok şanslı görünmezler mi bu yüzden. Ne emek, ne muhteşem bir yaratıcılık; üstelik hazırlıksız tamamen doğal. Doğaçlama dedikleri işte ..

O halde içinde olduğunuz eğlence diyelim.

Peki nasıl ve nerede ?
Alsancak İzmir maske müzesinin yanında Muppet's Pub and Art'ta Çarşamba akşamları saat 20:30 da. Sahne alan Tiyatora grubu paylaşımcı, sahnelerini, cümlelerini, neşelerini ve sabırla sizinle-bizimle paylaşıyor. Bizi bir kaç saatliğine bile olsa hayatın tüm sıkıntısından sıyırıp doyumsuzca güldürebiliyorlar.
Seyircilerin gönüllü yada gönülsüz oyuna dahil olduğu ve genellikle seyircinin yönlendirmesi ile sergilenen doğaçlama tiyatro oyunu ve çok keyifli. Sordukları sorulardan birine vereceğin cevap istemesen bile sahneye çıkarır bir süreliğine izleyen değil, izlenilen yapar.

Muppet's show'da yer alan karakterleri duvarda, kitap aralarında dekor olarak görebilir, ekibin üyesi olan kediyi sevebilirsiniz. Caz sevenler sizi daha çok mutlu edecek burası, İzmir'de caz dinleyebileceğimiz işletmelerin azlığını düşünürsek.

Yolu kısa, kahkahası bol, öğrenmesi kolay uygulaması çok daha kolay. O zaman burası için şu cümleyi kurabiliriz;

" Bir gün herkes 5 dakikalığına şöhret olacak" . 

14 Ocak 2014 Salı

Bayrağım

Bu günler ne kadar gri geçse de bayrağımız her zaman kan kırmızısı kalacak.

13 Ocak 2014 Pazartesi

Engellisin İzmir


Televizyonda engelliler için düzenlenen bir programda engelli bir beyefendinin sözü hiç aklımdan çıkmadı,"Herkes % 100 engelli adayıdır"demişti.
 Alsancak'a otobüsle gittiğim bir gün tekerlekli sandalyesi ile yaşlı bir adam otobüs durağında bekliyordu.Son  teknoloji otobüs yanaştı,şoför yerinden indi rampayı açtı ve otobüse binmesini sağladı. Alsancak'a ulaştığımızda inmek isteyen amca için aynı özen gösterilemedi.İneceğim duraktan önce olmasına rağmen birlikte indik.Karşı kaldırıma geçmek istediğini söyledi.Kaldırımda engelliler için yapılmış rampadan indirmeye çalışırken sandalyenin tekerleklerini engelleyen yağmur oluğu yüzünden yaşlı adamı az daha düşürüyordum.Zar zor karşı kaldırıma ulaştık.Bu seferde aynı lanet olası yağmur oluğu yüzünden tekerlekli sandalyeyi çıkarmakta bir hayli zorlandım.Yaşlı adamı binmek istediği otobüse bindirip yolcu ettikten sonra görebildiğim kaldırımlardaki tüm engelli rampalarını fotoğraflamaya çalıştım.

Medeni bir şehirde yaşadığımızı düşünürken medeniyetsizliğin göbeğinde dolaşıyor olmak bir o kadar kahretti beni.
 Fazla değil sadece 24 saatliğine,yarın sabah evinizden çıktıktan sonra kendinizi bedensel,görme,işitme,konuşma yada zihinsel engelli bir çocuğa sahipmişsiniz gibi düşünerek inceleyin yaşadığınız şehri ve insanları.Eminim ki bu vicdani olarak bizlere çok şey katacak.Fırsatımız olduğu zaman her birimiz bizi yöneten, şehrimiz için çalışan yöneticilere gerçekten önemli olan soruları yöneltebilecek.Şehir adına yapılan yada yapılacak her şeyi sadece sağlıklı insanları düşünerek planlanmasından vazgeçmelerini başarabilmek bizim çabalarımızla gerçekleşecektir.

Düşünce engelinin en büyük engel olduğunu düşünüyorum. Dünya her renktir.



12 Ocak 2014 Pazar

Stanley Klark

Fotoğraf çekmeyi bu yüzden çok seviyorum.Ara Güler'in dediği gibi,"tarihi fotoğrafçılar yazar." Deklanşöre basarsınız kayıt edersiniz ve o anı ölümsüzleşir.Dedikoduya yer yoktur artık.O an tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile ellerinizin arasındadır artık. Stanley Kalrk ile bir öğleden sonrası Kalyon Pub da Zafer ağabey ile sohbet ederken tanımıştım.Eski arkadaş olduklarından epeyce hoş sohbet ettiler ve ben sadece dinledim.Daha sonrasında bir kaç kez karşılaştık ve sadece selamlaştık o kadar.
Az önce arşivimi karıştırırken gördüm bu fotoğrafı ve paylaşmak istedim. 06 Ocak 2014 de sonsuzluğa gitti.Işıklar içinde yatsın.

Susamlı hamsinin tek adresi Kalyon Pub

Kaldırım karşısında kalabalığı görünce hiç şaşırtmayan bu küçük işletme en iyi dostluklarımın başladığı yer. Müdavimliğim yaklaşık 15 yılı doldurdu, her daim kendimi en rahat ve güvenli hissettiğim, sarhoş olmaktan hiç çekinmediğim yer.
Zafer-Haluk Olcav kardeşlerin itinalı işletmecilik anlayışıyla şarap gibi her geçen gün daha da keyiflenen bu mekan insanın çok özel bir yerde bulunma hissini her zaman diri tutuyor.
Kaliteli ve sohbetini zorlamayacak ölçüde makul ses yüksekliğine sahip şarkılar çalınıyor her zaman. Jazz,blues,rock.
Eskiler yeniler ama mutlaka kaliteli müzik.
Gelen insanların büyük çoğunluğu yılların müdavimi.Tek başına gidilip canının sıkılmayacağı ender yerlerden biri.
Denize olan düşkünlüğüm belkide havasını içime çekmeyi çok sevdiğim yeşil duvarlarındaki eşyalara her defasında ilk kez görüyormuşum gibi bakmamı sağlayan. Arkadaşlarımın mutlaka görmesini istediğim Kalyon hayatımın zevkli hatıralarını yaratıp, önemli anlarına tanıklık etti.
Birasını yılın her mevsimi her zaman soğuk içeceğin,  bardakları "altlığı" olmadan özenli ahşap masalarına koyamayacağın, hardalın acılığına hayran kalacağın (ilk defa deneyeceksen aman ha tatmadan hardalı boca etme sakın hamburgere)susamlı hamsisini tatmadan gitmemen gereken yer. Masalarında birbirini tanımayan insanlarla  başlayan arkadaşlığı yıllarca sürdürüp hiç bıkmayacağın yer.
İzmir'e düşerse yolun Gündoğdu'da bulunan Kalyon' a uğrayıp bir kadeh rakı, bir soğuk bira içmeden gitme, sonra bana sen yaz gerçekten keyif almadın mı ?